E.B. White der ki, “Çocuklar… yeryüzündeki en dikkatli, ilgili, hevesli, gözlemci, hassas, çabuk kavrayan ve genellikle de anlayışlı okuyuculardır.” Bir röportajında, “Çocuklara göre, onların seviyelerine inerek yazmaya çalışan biri ancak zaman öldürür. Çocukların seviyesine çıkmanız gerekir, inmeniz değil.” der E.B.White. Gaiman da, çocukları zor duygulardan korumaya çalışmanın onlara manevi olarak kötülük etmek olduğunu söyler ve buna karşı savaş verir.
Oliver Jeffers, “The Heart and the Bottle – Kalp ve Şişe” isimli kitabında çocukların ölüm ve kayıp gibi, hayatın zor anlarını anlamlandırmaları konusunu akıllıca ve hayal gücünü kullanarak işler.
Jeffers kitapta, pek çok çocuk gibi, içinden yayılan, taşan bir merak ve ilgiye sahip küçük bir kızı ve onun bu ilgisini, ona denizlere, yıldızlara ve dünyanın bütün harikalarına dair inanılmaz hikayeler okuyarak besleyen babasını konu alır.
Kitapta, ikilinin neşe dolu keşiflerine tanık oluruz. Taa ki, bir gün, babanın gittiğini farkettiğimiz ana kadar. Küçük kız kendini boş sandalyeye bakarken bulur.
Tabii ki, keder yetişkinler için bile kafa karıştırıcı ve kırıcıyken, küçük kalplerin onun ağırlığını kaldırması nasıl beklenebilir ki? Küçük kız bunu kaldıramaz.
Pek emin olmayarak, küçük kız en iyisinin kalbini güvenli bir yere koymak olduğunu düşündü.
Sadece şimdilik.
O yüzden onu bir şişeye koydu ve boynuna astı.
Ve bu herşeyi çözmüş gibi göründü… ilk başta..
Ancak küçük kız, kısa zamanda fark eder ki, acıyı hapsetmek, sevme ve yaşama kapasitesini de hapseder.
Ama aslında, gerçekte, hiçbir şey aynı değildi.
Yıldızları unutmuştu.. ve denizi farketmiyordu artık.
Dünyadaki merak uyandıran şeylerle dolu değildi artık içi, pek bir şey de ilgisini çekmiyordu.
Bir gün, artık büyümüş bir kadın olduğunda sahilde eskiden babasıyla yürüdüğü gibi yürürken, aynı onun bir zamanlar olduğu gibi sınırsız merakla dolu küçük kızı gördüğünde, acısını kilitlediği an kaybettiklerini hatırladı.
Ve kalbini o yıllar önce kilitlediği camdan hapishaneden özgürleştirmek istedi. Ama yıllardır kendi kendini koruyup güçlendirmiş şişe kırılmıyordu. Yere atınca sadece zıplıyordu.
Ama sonra, daha küçük olan ve hala dünyaya karşı merak taşıyan biri yolunu buldu. Elini şişenin içine soktu ve kalbi çıkardı.
Kalp geldiği yere geri döndü. Sandalye de artık o kadar da boş değildi..“