Yavru bir kaktüs bize empati, özgür irade ve kişinin kendi gibi olanları bulmasına ilişkin neler öğretebilir… ?
Sarılmak çok basit bir eylemdir. Ama kişinin bu basit, insani, iyi niyet ve nezaket değiş tokuşundan mahrum kalması ne kadar acı vericidir.
Simona Ciraolo’nun yazdığı Hug Me – Sarıl Bana, duyguların ifade edilmesini zayıflık göstergesi olarak gören bir ailede, bağ kurmanın yumuşaklığına hasret kalan, Felipe isimli bir yavru kaktüsün hikayesi.
Felipe’nin ailesi, her şeyi çok muntazam ve derli toplu tutarlardı ve kişinin asla bir başkasının kişisel alanına girmemesi gerektiğine inanırlardı. Onun tek istediğinin bir sarılma olduğunu fark etmemişlerdi.
O da, bir başkasının gelip onu kollarına almasını istedi ama kimse yapmadı.
Felipe ailesinden ayrılıp başka aileler bulmaya çabalasa da yalnız kaldı.
Taa ki, aynı kendi ailesi gibi sert ve müsamahasız bir ailede, bağ kurmanın hasretini duyan küçük kaya parçasını bulana kadar….
Hikaye, yüzeysel olarak bakıldığında, dikenli dış görünüşü cesaretlendiren bir kültürde, kişinin içsel yumuşaklığının kutlaması olarak gözüküyor. Daha alttaki bir başka mesaj ise, kişinin kendi gibi olanları bulmasından kaynaklı manevi eve varış hissini, ruhların yakınlığındaki samimi kucaklaşmayı kutluyor. Ve aynı zamanda, özgür iradenin de bir kutlaması – bizlere nazikçe, koşullarımız ne olursa olsun her zaman bir seçimimiz olduğunu ve bunu göremememizin kendi kendimize koyduğumuz en büyük engel olduğunu hatırlatıyor.