“Bilge bir adam birini zayıf kılmak istediğinde, önce o kişinin güçlü olduğuna inanmasını sağlar. O zaman diğer adam birine daha da fazla meydan okuma tuzağına düşer ve yok olur.
Bilge bir adam birini aşağıya çekmek istediğinde, önce onu dünyanın en yüksek dağına çıkararak çok güçlü olduğu yanılsamasına kapılmasına izin verir. O zaman diğer adam halen daha da yükseğe çıkabileceğine inanır ve sonunda dipsiz bir boşluğa düşüverir.
Bilge bir adam bir başkasına ait bir şeyi çok istediğinde diğerini hediyelere boğar. Diğer adamın ilgilenmesi gereken o kadar çok yararsız nesnesi olur ki diğer herşeyi kaybeder, çünkü sahip olduğunu düşündüğü şeyleri elinde tutmaya çalışmakla meşguldür.
Bilge bir adam rakibinin ne planladığını kestiremezse uydurma bir saldırı yapar. Her zaman kendimizi savunmaya hazırlıklıyızdır, çünkü diğer insanların bizden hoşlanmadığı korkusu ve paranoyası içinde yaşarız.Onun rakibi ne kadar akıllı olursa olsun, güvensizdir, ve provokasyona aşırı şiddetle karşılık verir. Böyle yaparak bütün silahlarını ortaya koymuş olur ve bilge adam rakibinin güçlü ve zayıf yönlerini keşfeder. Sonra da onu tam olarak neyin beklediğini bilerek bilge adam saldırır ya da geri çekilir.
Yani, bilge adamlar savaşçıları sıklıkla mağlup ederler, ama savaşçılar da bilge adamları mağlup eder. O yüzden incinen kişinin kendine şunu sorması gerekir “Kalbimi nefretle doldurup onun ağırlığını taşımaya değer mi?”
Paulo Coelho – Akra’da Bulunan El yazmaları
Fotoğraf, Robert Clark – The Kelpies/ Andy Scott