Birçok insan psikologların “şeffaflık yanılsaması” dedikleri şeyden muzdariptir – hissettikleri, arzu ettikleri şeylerin veya niyetlerinin başkaları için çok net olduğuna inanırlar – kafalarından geçenleri net bir şekilde iletmek için çok az şey yapmış olsalar bile.
Genellikle algılanan kişi şeffaf olduğunu zannettiğinden, niyeti ya da duygusal durumu hakkında daha net ve açık sözlü olmak için gerekli zamanı ve eforu harcamaz ve kendisini algılayan kişiye doğru bir yargıda bulunması için çok az bilgi vermiş olur.
Ama aslında siz şeffaf olduğunuzu zannederken, kuvvetle muhtemel, biraz sinirli olduğunuzda göründüğünüz haliniz biraz düşünceli, kafanız karışmış, hayal kırıklığına uğramış ya da gergin olduğunuz anlardan çok da farklı değildir.
Sizin ‘az önce söylediğinden incindim’ surat ifadeniz muhtemelen ‘söylediklerin beni hiç de incitmedi’ ifadenizle oldukça benziyordur. Ve kendinize ‘ben niyetimi açıkça belli ettim’ ya da ‘ne kastettiğimi biliyor’ dediğiniz zamanların çoğunda belli etmediniz ve bilmiyor.
Ya da mesela iş arkadaşına yardım öneren kişi cömertlik sergilediğini düşünürken, karşı taraf onun yetkinliklerine güvenilmediğini düşünerek yanlış anlayabilir. Yardım öneren kişi de aslında karşı tarafın mesai saatleri dışında çalışıyor olmasının onu yorduğunu düşünerek, sadece ofis kalabalık değilken çalışmayı seven birini yanlış anlamış olabilir.
Neticede, eğer algı sorununu çözmek istiyorsanız, sizin doğru mesajları veren biri olmaya karar vermeniz, sizi algılayan kişinin sizi anlamak için detaylı bir şekilde analiz etmeye başlamasından çok daha pratik olacaktır. İnsanların sürekli birbirlerini algılamak için detaylı bir analize girmelerini beklemek gerçekçi değildir. Bir başkasının muhtemel her türlü motivasyonunu tartmaya çalışmak ne kadar yorucu olurdu tahmin edebiliyor musunuz? Ayrıca bir başkasının zihninden geçenleri asla kontrol edemezsiniz, ama sizin onlara nasıl geldiğinizi kontrol edebilirsiniz.
Araştırmalar, değerlendirmesi kolay olan insanların – başkalarına net mesajlar veren insanların, okuması zor olan kişilere göre neticede daha mutlu ve ilişkilerinde, kariyerlerinde ve hayatlarında daha tatmin olduklarını söylüyor. Neden olduğunu anlamak kolay: anlaşıldığını hissetmek temel bir insan ihtiyacıdır. İnsanlar bu ihtiyacı tatmin ettiklerinde, kendileriyle ve çevrelerindeki insanlarla daha barış içerisinde olurlar.
Emily Esfahani Smith – Heidi Grant Halvorson’ın kitabından referenslarla
Yazının tamamı için: http://www.theatlantic.com/health/archive/2015/04/mixed-signals-why-people-misunderstand-each-other/391053/

